25 Ağustos 2013 Pazar

Hizmet-i imaniye herşeye tercih edilmelidir

 kutbi­yet de verilse ihlâs için hizmetkârlığı tercih eder
«Risale-i Nur’un hizmet-i imaniyesinde bu za­manda bin­ler tahribatçılara mukabil yüz binler tami­ratçı lâzım gelirken, hem benimle lâakal yüzer kâtip ve yar­dımcı bulunmak ihtiyaç varken, değil çekinmek ve temas etmemek, belki millet ve ehl-i idare tak­dirle ve teşvikle yardım ve temas etmek zarurî iken ve o hiz­met-i imaniye hayat-ı bâkiyeye baktığı için ha­yat-ı fâniyenin meşgale­lerine ve faydalarına tercih etmek ehl-i imana vâcip iken...» (Şualar sh: 680)  ..diyerek hizmet-i imaniyenin, herşeyin üs­tünde bir esas gaye olduğunu bildirir.

 «Cazibedar bir Nakşî evliyasından bir zat dört ay müte­madiyen Risale-i Nur’un elli altmış şakirdleri içinde celbkârâne sohbet ettiği halde, yalnız birtek şa­kirdi mu­vakkaten kendine çeke­bildi. Mütebakisi, o cazi­bedar şeyhe karşı müstağni kaldılar. Risale-i Nur’un yüksek, kıymettar hizmet-i imaniyesi onlara kâfi olarak kanaat veriyordu.

O şakirdlerin gayet keskin kalb ve basireti şöyle bir hakikati anlamış ki: Risale-i Nur’a hizmet ise, imanı kur­tarıyor ta­rikat ve şeyhlik ise, velâyet mer­tebeleri kazan­dırıyor. Bir adamın imanını kurtar­mak ise, on mü’mini velâyet derecesine çıkar­maktan daha mühim ve daha se­vaplıdır. Çünkü iman, saadet-i ebediyeyi kazandırdığı için bir mü’mine, küre-i arz kadar bir saltanat-ı baki­yeyi temin eder. Velâyet ise, mü’minin Cennetini ge­nişlettirir, parlattırır. Bir adamı sultan yapmak, on ne­feri paşa yap­maktan ne kadar yüksek ise, bir ada­mın imanını kurtar­mak, on adamı velî yapmaktan daha se­vaplı bir hizmettir.

İşte bu dakik sırrı, senin Ispartalı kardeşlerin bir kısmının akılları görmese de umumunun keskin kalb­leri görmüş ki, benim gibi biçare günahkâr bir adamın arka­daşlığını evliyalara, belki de eğer bulunsaydı müc­tehidlere dahi tercih ettiler.

Bu hakikata binaen, bu şehre bir kutup, bir gavs-ı âzam gelse, “Seni on günde velâyet derecesine çıkaraca­ğım” dese, sen Risale-i Nur’u bırakıp onun yanına git­sen, Isparta kahramanlarına arka­daş olamazsın.» (Kastamonu Lâhikası sh: 83)

 «Benim eskiden beri tekrar ettiğim bir dâ­vâm—ki, Risale-i Nur’un hakikî şakirdleri, hiz­met-i imaniyeyi herşeyin fevkinde görür, kutbi­yet de verilse ihlâs için hizmetkârlığı tercih eder.» (Kastamonu Lâhikası sh: 251)

«Risale-i Nur’un o kadar dehşetli muannid­lere karşı gali­bâne mukavemeti, sırr-ı ihlâstan ve hiçbir şeye âlet edilmemesin­den ve doğrudan doğruya saadet-i ebe­diyeye bakmasından ve hiz­met-i imaniyeden başka bir maksat takip etmemesinden ve bazı ehl-i tarika­tın ehemmiyet verdikleri keşif ve kerâmât-ı şah­siyeye ehemmiyet vermemekten ve velâyet-i kübrâ sahipleri olan Sahabîler gibi, veraset-i Nübüvvet sır­rıyla, yalnız iman nurla­rını neşretmek ve ehl-i imanın imanlarını kurtarmak­tır.» (Kastamonu Lâhikası sh: 263)

«Bu zamanda herşeyin fevkinde hiz­met-i ima­niye en ehemmiyetli bir vazifedir.» (Kastamonu Lâhikası sh: 89)

«Üstad, muhtelif istidatta olan her ziyaretçi­nin derece-i fehim ve idrakine göre konuşur, nazarları Risale-i Nur’a ve hiz­met-i imaniyeye çevirir, Risale-i Nur hakikat­leriyle imana hizmetin bu millete maddeten ve mânen en büyük menfa­atleri te­min edeceğini dâvâ ve izah ederdi.» (Tarihçe-i Hayat sh: 462)

-«Her şakirdin vazifesi, yalnız kendi imanını kur­tarmak değil belki başkasının imanlarını da muhafaza etmeye mükelleftir. O da hizmete ciddî devamla olur.» (Kastamonu Lâhikası sh: 202)

 Bediüzzaman Hazretleri iman hizmetini esas alan,  «Risale-i Nur hizmetini herşeye tercih eder, Risale-i Nur’a ait, yetişecek acele bir iş zamanında diğer meşguli­yetlerini bırakır, evvelâ o işi tamamlardı.» (Tarihçe-i Hayat sh: 168)

Zaman iman kurtarma zamanıdır. Çünkü: «Bu za­man, eski za­man gibi değildir. Eski zamanda imânı kur­taran on el varsa, şimdi bire inmiş. İmânsızlığa sevk eden sebepler eskiden on ise, şimdi yüze çık­mış. İşte, böyle bir za­manda imâna hizmet için, dünyaya el atmadım, dünyayı terk ettim.» (Sözler sh: 760)

18- «Sözler namındaki envâr-ı Kur’âniye ise, en mü­him iba­det olan ibadet-i tefekküriye nev’indendir. Şu za­manda en mü­him vazife, imana hizmet­tir. İman saâdet-i ebediyenin anah­tarıdır.» (Barla Lâhikası sh: 328)
 «Bu zaman, imanı kurtarmak zamanı­dır. Seyr-i sülûk-ü kalbî ile tarikat mesleğinde bu bid’a­lar zamanında çok müşkilât bulunduğundan, Nur da­iresi hakikat mesle­ğinde gidip, tarikatlerin faydasını temin eder.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 242)

«Risale-i Nur’un gaye ve maksadı ta­mamen uh­revî ve rıza-yı İlâhî dairesinde imana hizmet etmek ol­duğundan, netice verdiği sair dünyevî iyilikler dolayısıyla, hayat-ı içtimaiyeye ait bir faydasıdır.» (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 197)

 «Risale-i Nur öyle câzibedar bir eserdir ki Risale-i Nur’la Kur’ân’a ve imana hizmet et­menin kudsiyet ve büyüklüğünü anladıkça, dünyada iken sizleri Cennete dâvet etseler, böyle mukaddes bir vazifeyi, böyle ulvî bir sa­adeti şimdi bırakıp gitmek istemeyeceksiniz. İmân cihe­tiyle ve imânı kurtarmak dâvâsına hizmet et­mek ga­yesiyle dünya­nın bir mânevi cennet hükmünde olduğunu hissedeceksiniz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder