Risale-i Nur
mal-ı umumi olduğundan hizmeti Kur’aniyede tarafgirliklere girilmemesine dairdir.
Beşinci Esas: Risale-i
Nur şakirdlerinin, mümkün olduğu kadar, siyasete ve idare işine ve hükûmetin
icraatına karışmamak bir düstur-u esasîleridir. Çünki hâlisane hizmet-i
Kur'aniye, onlara her şeye bedel kâfi geliyor.
Hem şimdi
hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse,
istiklaliyetini ve ihlasını muhafaza edemez. Herhalde bir cereyan onun
hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek. O hizmetin
kudsiyetini bozacak. Hem maddî mübarezede şu asrın bir düsturu olan eşedd-i
zulüm ve eşedd-i istibdad ile, birinin hatasıyla onun masum çok tarafdarlarını
ezmek lâzım gelecek. Yoksa, mağlub düşecek. Hem dünya için, dinini bırakan veya
âlet edenlerin nazarlarında Kur'anın hiçbir şeye âlet olmayan kudsî hakikatları
bir propaganda-i siyasette âlet olmuş tevehhüm edilecek. Hem milletin her
tabakası; muvafıkı ve muhalifi, memuru ve âmisinin o hakikatlarda hisseleri var
ve onlara muhtaçtırlar. Risale-i Nur şakirdleri, tam bîtarafane kalmak için
siyaseti ve maddî mübarezeyi tam bırakmak ve hiç karışmamak lâzım gelmiş. (Ş:362)
Kahraman
Burhan'ın Serbest Fırkası'nın reisine verdiği cevab güzeldir. Evet Nurcular,
siyasetlerle alâkaları olmaz. Yalnız iman hakikatlarıyla bütün hayatları
bağlıdır. Şimdiye kadar gizli komiteden, siyaseti dinsizliğe ve zındıkaya âlet
edenler, istibdad-ı mutlakla Nurcuları ezdiler. İnşâallah bir sebeb çıkar (Demokrat çıktı, bir
derece kırdı.)o istibdadı kıracak, masum ve mazlum Nurcuları kurtaracak. Fakat
çok dikkat ve ihtiyat lâzımdır. Risale-i Nur, dünyada her cereyanın fevkinde
bulunması ve umumun malı olması cihetiyle, bir tarafa tâbi' ve dâhil olmaz.
Belki mütecaviz dinsizlere karşı haklı tarafa yardımcı olur ve dost olur ve
ihtiyat kuvveti hükmünde onlara bir nokta-i istinad olur. Fakat siyaset
hesabına değil; belki Nurların intişarı ve maslahatı hesabına bazı kardeşler;
Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir. Hususan mübarek
Isparta'nın şimdiye kadar Nurlar medresesi olması ve muarızların dahi ona çok
ilişmemesi noktasında, dâhilde tarafgirane vaziyet almamak, mu'terizlerin
nedametine ve hakikata dönmelerine bir vesile olabilir. Siz daha iyi bilirsiniz.
(EmI:160)
Nur
şakirdleri, hiç siyasete karışmadılar, hiçbir partiye girmediler. Çünki iman,
mâl-i umumîdir. Her taifede muhtaçları ve sahibleri var. Tarafgirlik giremez.
Yalnız küfre, zındıkaya, dalalete karşı cephe alır. Nur mesleğinde, mü'minlerin
uhuvveti esastır. (EmI:180)
Sâniyen: Risale-i
Nur'un bu kadar muarızlarına mukabil en büyük kuvveti ihlas olduğundan ve
dünyanın hiçbir şeyine âlet olmadığı gibi, tarafgirlik hissiyatına bina edilen
cereyanlara, hususan siyasete temas eden cereyanlarla alâkadar olmaz. Çünki
tarafgirlik damarı ihlası kırar, hakikatı değiştirir. Hattâ benim otuz seneden
beri siyaseti terkettiğime sebeb, bir mübarek âlimin takib ettiği cereyanın
tarafgirlik damarı ile sâlih ve büyük bir âlimin onun fikrine muhalif olmasından
tefsik derecesinde tahkir edip ve cereyanına ve kendi fikrine muvafık meşhur ve
mütecaviz bir münafığı gayet medh ü sena etti. Ben de bütün ruhumla ürktüm.
Demek tarafgirlik hissine siyasetçilik de karışsa, böyle acib hatalara
sebebiyet veriyor diye "Eûzü billahi mineşşeytani vessiyase" dedim. O
zamandan beri siyaseti terkettim.
O halim
neticesi olarak, sizin gibi kardeşlerim bilirsiniz ki, yirmibeş seneden beri
bir gazeteyi ne okudum, ne dinledim ve ne de merak ettim; ve on sene harb-i
umumîye bakmadım, bilmedim ve merak etmedim; ve yirmiiki sene bu işkenceli
esaretimde tarafgirliğe ve siyasete temas etmemek için ve Nurlardaki ihlasa
zarar gelmemek için, müdafaatımdan başka istirahatım için hiç müracaat
etmediğimi bilirsiniz. Hem bilirsiniz ki, hapiste size yazdığım gibi, benim
i'damıma hükmeden adamlar, beni işkenceli tazib edenler, Risale-i Nur ile
imanlarını kurtarsalar, şahid olunuz ki, ben onları helâl ediyorum. Ve
tarafgirlik damarıyla ihlasa zarar gelmemek için, bu iki-üç senede dâhilden ve
hariçten gelen fırtınalı cereyanlara hiç temas etmedik ve kardeşlerimi de bir
derece ikaz ettim. (EmI:272)
Râbian: Nur'un hakikî
şakirdlerine Nur kâfidir. Onlar da kanaat etmeli, başka şereflere veya maddî,
manevî menfaatlere gözünü dikmesin. Hem münakaşa, münazaa ve mesail-i diniyede
damarlara dokunacak tarafgirane mübahase etmemek lâzımdır ki, Nur aleyhinde
garazkârlar çıkmasın. Hattâ bir hiss-i kabl-el vuku' ile Mustafa Oruç
kardeşimizin Risale-i Nur'un mesleğine muhalif olarak birisiyle mübahasesi aynı
zamanda, belki aynı dakikada ona gayet hiddet ve şiddetle bir gücenmek kalbime
geldi. Hattâ o Nur'dan kazandığı çok ehemmiyetli makamından atmak arzusu oldu,
kalben müteessir oldum. Bu benim için bir Abdurrahman idi, neden böyle şiddetli
hiddet ettim. Sonra bu bayramda yanıma geldi, Cenab-ı Hakk'a şükür ki, çok
ehemmiyetli bir ders dinledi ve o büyük hatasını da anladı ve benim burada
hiddetimin aynı dakikada hatasını itiraf etti. İnşâallah o keffaret oldu, tam
temiz olarak kurtuldu.(EmI:273)
Fakat Nur
Risalelerinin ve Nurcuların siyasetle alâkaları yok ve Risale-i Nur, rıza-i
İlahîden başka hiç bir şeye âlet edilmediğinden, mümkün olduğu kadar Risale-i
Nur'un mensubları, içtimaî ve siyasî cereyanlara karışmak istemiyorlar. Yalnız
Sebilürreşad, Doğu gibi mücahidler iman hakikatlarını ehl-i dalaletin
tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh u canımızla onları takdir ve
tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz, fakat siyaset noktasında değil. Çünki
iman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost düşman derste
fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği, bu manayı zedeler. İhlas kırılır.
Onun içindir ki, Nurcular emsalsiz işkencelere ve sıkıntılara tahammül edip
Nur'u hiç bir şeye âlet etmediler. Siyaset topuzuna el atmadılar. (EmII:36)
Elhasıl:
Benim ile temas eden bütün dostlarım bilirler ki; siyasete değil karışmak,
değil teşebbüs, belki düşünmesi dahi esas maksadıma ve ahval-i ruhiyeme ve
hizmet-i kudsiye-i imaniyeme muhalifdir; ve olamıyor. Bana nur verilmiş,
siyaset topuzu verilmemiş. Bu halin bir hikmeti şudur ki; hakaik-i imaniyeye
müştak ve me'muriyet mesleğine giren bir çok zatları, bu hakaike, endişeli ve
tenkidkârane bakdırmamak, onlardan mahrum etmemek için, Cenab-ı Hak kalbime
siyasete karşı şiddetli bir kaçınmak ve bir nefret vermiştir kanaatındayım.(T.H:221)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder