Risale-i Nur
mesleğinde, iman kurtarma hizmeti en birinci vazife ve esastır. Evet
iman, sonsuz bir saadeti netice verdiği için kıymeti de sonsuzdur. İmandan
başka hiçbir şey iman gibi sonsuz değere sahib değildir. O halde iman kurtarma hizmetinin değerine de başka bir şey eşdeğerde
olamaz ve bu hizmet hiçbir şeye vesile ve alet edilmez.
Bediüzzaman Hazretleri iki has ve hâlis talebesinin iman
hizmetindeki gayretlerine ve bu hizmeti esas gaye yapmalarına dikkat çekip
teşvik eden mektubunda diyor ki:
1- «Bütün makasıd-ı hayatiye
içinde en büyük, en mühim maksatları, o nurlu Sözler vasıtasıyla Kur’ân’a hizmet biliyorlar. Dünya hayatının netice-i
hakikiyesinin ve dünyaya gelmekteki vazife-i fıtriyelerinin en mühimi,
hakaik-i imaniyeye hizmet olduğunu telâkkileridir.» (Barla Lâhikası sh:
21)
2- «Ehl-i imanın imanlarını
muhafaza etmek gayreti, en yüksek derecede taşımaları ve ehl-i imanın
kalbine gelen şübehat ve evhamdan hasıl olan yaraları tedavi etmek iştiyakı,
yüksek bir derece-i şefkatte hissetmeleridir.» (Barla Lâhikası sh: 22)
3- «Aziz kardeşlerim, siz kat’î
biliniz ki, Risale-i Nur ve şakirdlerinin meşgul oldukları vazife, rû-yi
zemindeki bütün muazzam mesâilden daha büyüktür. Onun için, dünyevî merak
âver meselelere bakıp, vazife-i bâkiyenizde fütur getirmeyiniz. Meyvenin
Dördüncü Meselesini çok defa okuyunuz kuvve-i mâneviyeniz kırılmasın.» Emirdağ
Lâhikası-l sh: 43)
Bediüzzaman Hazretleri iman
hizmetini maddî-manevî ve meşru hiçbir menfaatın te’siri olmadan fıtrî ubudiyet
ile, rıza-yı ilâhiyi tazammun eden emr-i ilâhî olduğu için yapmayı
esas alır ve bu hâlisiyete tekraren teşvik
edip der ki:
4- «Rıza-yı İlâhîden başka fıtrî
vazife-i ilmiyenin sevkiyle, yalnız ve yalnız imana hizmet hususu bana gösterildi.
Çünkü şimdi bu zamanda hiçbir şeye âlet ve tâbi olmayan ve her gayenin fevkinde
olan hakaik-i imaniyeyi fıtrî ubudiyetle, bilmeyenlere ve bilmek ihtiyacında
olanlara tesirli bir surette bildirmek bu keşmekeş dünyasında imanı kurtaracak
ve muannidlere kat’î kanaat verecek bir tarzda, yani hiçbir şeye âlet
olmayacak bir tarzda, bir Kur’ân dersi vermek lâzımdır ki, küfr-ü mutlakı
ve mütemerrid ve inatçı dalâleti kırsın, herkese kat’î kanaat verebilsin.»
(Emirdağ Lâhikası-ll sh: 79)
İşte bunun bir vesilesi olarak menfî siyaset-i
hazıradan ictinab eder.
5- Evet, «En mühim, en lüzumlu, en saf ve en
hakikatli olan hizmet-i iman ve Kur’ân için şiddetle siyasetten kaçıyor.» (Mektubat sh: 62)
6- «Eğer Risale-i Nuru tenkid
fikriyle tetkik eden adliye memurları, imanlarını onunla kuvvetlendirip veya
kurtarsalar, sonra beni idamla mahkûm etseler, şahit olunuz, ben hakkımı
onlara helâl ediyorum. Çünkü biz hizmetkârız. Risale-i Nur’un vazifesi
imanı kuvvetlendirip kurtarmaktır. Dost ve düşmanı tefrik etmeyerek hizmet-i
imaniyeyi hiçbir tarafgirlik girmeyerek yapmaya mükellefiz.” (Şualar sh:
393)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder