Eğer denilse ki, Avrupa ve
Avrupa Birliği gibi meseleler, siyasî, içtimaî ve dünyevî meselelerdir.
Risale-i Nur’un vazifesi ise uhrevi, imanî, ve manevîdir. Avrupa Birliği gibi
dünyevî meselelerle meşgul olmak, Nurculuk mesleğine aykırıdır ilh...
Her meselede olduğu gibi, bu
sualin cevabını da yine Risale-i Nur’dan bulmalıyız. Evet, Avrupa’dan gelen ve
getirilen bid’alardan, dalâletlerden, dünyaperestlik ve sefahetlerden insanları
ikaz ve irşad etmek ve def-i mefasid kaidesiyle medeniyet-i sefihenin
çirkinliğini ve sefih medeniyet taraftarı olan cereyanların İslâm dünyasına
karşı düşmanlıklarını gösterip o câzibedar sefahetlerden nefret verdirip
insanları kurtarmak, Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir vazifesidir. Çünkü
ahirzaman fitnesinin tahribatını tamir etmek asrın müceddidine aittir. Evet,
Risale-i Nur Külliyatının muhtelif
yerlerinde Risale-i Nur’un vazifelerini beyan eden çok ifadeler vardır.
Ezcümle Bediüzzaman Hz.
diyor ki:
“Bugünlerde, manevî bir
muhaverede bir sual ve cevabı dinledim. Size bir kısa hülâsasını beyan edeyim:
Biri dedi: Risale-i Nur'un
iman ve tevhid için büyük tahşidatları ve küllî techizatları gittikçe
çoğalıyor. Ve en muannid bir dinsizi susturmak için yüzde birisi kâfi iken,
neden bu derece hararetle daha yeni tahşidat yapıyor?
Ona cevaben dediler:
"Risale-i Nur, yalnız bir cüz'î
tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor. Belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan, dağlar büyüklüğünde
taşları bulunan bir muhit kal'ayı tamir ediyor. Ve yalnız hususî bir kalbi
ve has bir vicdanı ıslaha çalışmıyor, belki bin seneden beri tedarik ve teraküm edilen müfsid âletler ile dehşetli
rahnelenen kalb-i umumîyi ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun bâhusus avam-ı mü'minînin
istinadgâhları olan İslâmî esaslar ve cereyanlar ve şeairler kırılması ile
bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi, Kur'an'ın i'cazıyla ve geniş yaralarını
Kur'anın ve imanın ilâçları ile tedavi etmeğe çalışıyor. Elbette böyle
küllî ve dehşetli rahnelere ve yaralara, hakkalyakîn derecesinde ve dağlar
kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hasiyetinde mücerreb ilâçlar,
hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki; bu zamanda Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın
i'caz-ı manevîsinden çıkan Risale-i Nur o vazifeyi görmekle beraber, imanın
hadsiz mertebelerinde terakkiyat ve inkişafata medardır." diyerek uzun bir
mükâleme cereyan etti. Ben de tamamen işittim, hadsiz şükrettim. Kısa
kesiyorum.” (Kastamonu Lâhikası sh: 30)
Yine bu geniş
dairede bid’atların tamiri hakkında bir beyanda şöyledir:
Evet, “Hazret-i Mehdi'nin cem'iyet-i nuraniyesi,
Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid'akâranesini tamir edecek,
Sünnet-i Seniyeyi ihya edecek; yani âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi
(A.S.M.) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmediyeyi (A.S.M.) tahribe çalışan Süfyan
komitesi, Hazret-i Mehdi cem'iyetinin mu'cizekâr manevî kılıncıyla öldürülecek
ve dağıtılacak.” (Mektubat sh: 441)
Keza Beşinci Şua ve 12.
Sözün 1, 2, 3. esasları ve 30. Sözün birinci maksadı ve 29. Mektup Altıncı
kısmın zeyli, yani Es’ile-i Sitte Risalesi ve Yedinci Kısım (İşarat-ı Seb’a) ve
17. Lema ve 5. ve 7. Notalar ve 22. Lema
ve 14. Şuadaki mahkeme müdafaaları gibi daha pek çok bahis ve kısımlar,
ahirzaman fitnesi ve ehl-i dünya ve menfi Avrupaya karşı ümmeti ikaz ve irşad
eden bahisler büyük bir yekün teşkil eder.
Risale-i Nur’un haslar
dairesi bu geniş dairelerle bilfiil
meşgul olmaz, fakat ihtiyaca göre bu ders ve ikazları ehline bildirir ve
dersler yaparlar ve tebliğde bulunurlar.
Evet Bediüzzaman Hz. bu
vazifeye haslar dairesini tevkil etmiştir. Bir mektubunda diyor ki:
“Şiddetli hastalık ve sair
sebeblerin tesiriyle ben Nurcu kardeşlerimle konuşamadığımdan ve o musahabeden
mahrum kaldığımdan benim bedelime sizler ve Risale-i Nur'un Kur'an medresesinde
Yeni Said'e verdiği ders ve Eski Said'in de Hutbe-i Şamiye ve zeyilleri gibi
hayat-ı içtimaiye medresesinde aldığı dersleri ve konuşmaları bu bîçare
kardeşiniz bedeline, müştak olduğum kardeşlerimle benim yerimde konuşmalarını
tevkil ediyorum.” (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 109)
Mezkür Hutbe-i
Şamiye eseri hakkında da şöyle diyor:
“Demek bu pek ehemmiyetli ders, zamanı
geçmiş eski bir hutbe değil, belki doğrudan doğruya 1327'ye bedel, 1371'de ve
Câmi-i Emevî yerine âlem-i İslâm câmiinde üçyüz yetmiş milyon bir cemaate
hakikatlı ve taze bir ders-i içtimaî ve İslâmîdir, diye tercümesini neşretmek
zamanıdır tahmin ederim.” (Hutbe-i Şamiye sh: 6)
İşte mezkür
tavsiye mektubu ve Hutbe-i Şamiye, İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi ve
Münazarat gibi eserleri ihtiyaca göre nazarlara arz etmek vazifesi ve Nurun
hizmet hayatında devam etmiş olan bu manadaki tatbikat, geniş daireye bakan
tebliğ vazifesinin meşruiyetini gösteriyor.
Keza Bediüzzaman
Hz., Risale-i Nur’un nâşir hâmi, sahib, vâris, muhafız, bekçi, nöbetçi, Genç
Said gibi tavsifatla nazara verdiği has dairesindeki hizmet heyetinin
muarızlara karşı Nuru koruyacakları gibi, ikaz, irşad ve tebliğ hizmetleri de
vazifeleridir. Mezkür vasıflarla yapılan tavsifler, İttihad Yayınları’ndan
“İman-Hayat-Şeri’at” adlı broşürün 126. parağrafından 138. parağrafa kadar
kısmen tesbitlidir.
Yine İttihad
Yayıncılık’ta neşredilen “Risale-i Nur’dan Derlemeler Neşriyatı” adlı eserde
ise, bu meselenin tavsilatı vardır.
Netice: Risale-i Nurda
hakaik-i Kur’aniye ve imaniye derslerinin beraberinde, fitne-i ahirzamanın
ifsadatından ikaz ve irşad eden hayli dersler vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder